
Yavuz Sultan Selim ve Gaybî Yardım: Gizli İlimlerle Kazanılan Zaferin Sırrı
Osmanlı tarihinin en kararlı ve keskin zekâlı hükümdarlarından biri olan Yavuz Sultan Selim, sadece askeri ve siyasi başarısıyla değil, aynı zamanda derin mistik bilgisi ve bâtınî yönüyle de öne çıkan bir liderdir. Onun kısa ama etkili saltanatı sırasında gerçekleşen Mercidabık ve Ridaniye savaşları, yalnızca taktiksel ustalıkla değil, aynı zamanda manevî destekle kazanılmıştır. Bu yazıda, Yavuz’un seferlerindeki “gaybî yardım” olgusunu, havas ilmi ve metafizik etkileşimler çerçevesinde ele alacağız.
Yavuz Sultan Selim’in ilme olan düşkünlüğü, sadece zahirî ilimlerle sınırlı değildir. Onun, İstanbul’a girmeden önce Şam’da ve Kahire’de birçok bâtınî alimle görüştüğü, Melami ve Hurufi gelenekleri dikkatle incelediği ve tasavvufun yüksek mertebeleriyle ilgilendiği bilinmektedir. Bu görüşmelerin bir kısmı, savaşlardan önce yapılan gizli meşveretlerde gerçekleşmiş, alınacak kararlar sadece stratejik akıl değil, metafizik istihareler sonucunda belirlenmiştir.
Rivayetlere göre Yavuz, sefer hazırlıklarını yaparken sadece ordusunu değil, zikir halkalarını da hazırlamıştır. Her sefere çıkmadan önce belirli dualar, tılsımlar ve vefklerle ordunun ruhu takviye edilmiş, özel saatlerde çekilen Esmaü’l-Hüsna zikri ile askerî birlikler hem psikolojik hem de metafizik olarak korunmaya alınmıştır. Bazı kaynaklara göre, Ridaniye Muharebesi sabahı, padişahın çadırına girmeden önce belirli bir duvarın içine gizlenmiş bir vefk okunmuş, bu vefkin düşmanın kalbine korku salan bir enerji yaydığına inanılmıştır.
Yavuz Sultan Selim’in Sadık Ruhani Danışmanları arasında geçen İbnü’l-Arabi’nin izinden giden bazı sûfîlerin olduğu aktarılır. Bu şahsiyetler, gaybdan haber almak değil; ama olayların arka planındaki ilahî hikmeti anlamak için “keşf” ve “ilham” yoluyla destek vermekteydiler. Bu bağlamda, Yavuz’un aldığı kararların çoğunun sadece akıl ve istihbaratla değil, aynı zamanda sezgi, ledün ilmi ve ruhanî işaretlerle desteklendiği düşünülmektedir.
Yavuz’un Mısır Seferi sırasında, Nil kıyısında durup ellerini açarak ettiği ve sadece yanında birkaç kişiye duyurulan bir dua vardır. Bu duada “Ya Rab! Eğer bu seferde niyetim rızanı taşımıyorsa, ordumun ilerleyişini durdur, bana basiretsizlik ver” dediği aktarılır. Bu, onun kararlarını hem ilahî rızaya bağladığını hem de bâtınî işaretlere ne kadar önem verdiğini gösterir.
Bazı tarihî kaynaklarda, Ridaniye Savaşı gecesi Osmanlı ordugahında garip ışıkların görüldüğü, askerlere moral veren ve gece boyunca yankılanan ruhani seslerin duyulduğu anlatılır. Bu tür anlatımlar sadece halk efsanesi değil, aynı zamanda Osmanlı’nın “manevî harp” doktrinlerinin bir parçasıdır. Yavuz, bu doktrini sistematik olarak kullanan ilk padişahlardandır.
Yavuz Sultan Selim’in zaferleri sadece kılıçla değil, bâtınla, zikirle, vefkle ve dua ile yoğrulmuş bir iradenin neticesidir. Onun komutanlığı, aynı zamanda bir metafizik liderliktir. Bugün tarih onu büyük bir asker olarak anar; ancak havas ehli bilir ki, o aynı zamanda göklerle haberleşen, yerle sema arasında kurulan sır köprüsünde yürüyen bir ruhtur.
Kürşad BERKKAN
Yorum gönder