
Abdülhamid Han’ın Manevî Koruma Sistemi: Tılsımlar, Dualar ve Vefkler
Osmanlı tarihinin en derinlikli ve karizmatik padişahlarından biri olan II. Abdülhamid Han, sadece siyasi dehasıyla değil, aynı zamanda metafizik alandaki hassasiyetiyle de öne çıkmaktadır. Dünyanın siyasi dengesinin kıl payıyla ayakta kaldığı bir dönemde, saltanatta kalabilmek, suikastlerden korunabilmek ve devleti çevreleyen sinsi planlara karşı direnebilmek için Abdülhamid Han sadece siyasi aklını değil, bâtınî korunma sistemlerini de devreye sokmuştur.
II. Abdülhamid’in sarayı, görünür bekçilerle değil, aynı zamanda gözle görülmeyen “muhafızlar”la da korunmaktaydı. Bunlar, havas ilmiyle yazılmış tılsımlar, ruhanî varlıkların yardımını talep eden dualar ve belirli saatte okunan ayetlerle desteklenen vefklerdi. Yıllar boyu padişahın uykusuz gecelerinde okunan korunma duaları, sarayın belirli odalarına gizlenmiş muska ve yazılı levhalarla desteklenmişti. Bu yazıların çoğu, Kur’ân ayetlerinden oluşsa da, ebced ve cifr hesaplarıyla şifrelenmiş duaları da içerirdi.
Yıldız Sarayı’nda görevli olan bazı gözde hocalar ve havas erbabı kişiler, padişaha koruma tılsımları hazırlamış, bu tılsımlar sarayın temel taşlarının altına, önemli eşyalara ya da tahtın altına yerleştirilmiştir. Bu uygulamalar, sadece bir inancın tezahürı değil; aynı zamanda stratejik bir metafizik savunma sistemiydi. Çünkü Abdülhamid Han, şahsına yönelik suikastlerin sadece fiziksel olmadığını, aynı zamanda manevî boyutta da düzenlendiğinin farkındaydı.
1896 yılında düzenlenen suikast girişiminin ardından, padişahın daha sık korunduğu bilinir. Lakin bu korunma sadece jurnaller ve hafiye teşkilatlarıyla sınırlı kalmamıştı. Rivayetlere göre, Yıldız Sarayı’nın bahçesinde belirli gecelerde birkaç kişinin sessizce halka oluşturup zikir çektiği, bu zikirlerin belirli frekanslarla saray çevresinde bir “ruhanî perde” oluşturduğu aktarılır. Hatta bizzat padişahın da bazı geceler bu zikir halkalarının yakınından sessizce takip ettiği söylenir.
Padişahın kültür havuzunda, Batı’nın modern bilgi sistemleri kadar Doğu’nun gizemli ilimleri de vardı. Cifr, ebced, remil, geomanti, rüya tabiri ve tasavvufun derin dalları Abdülhamid Han’ın göz ardı etmediği sahalardı. Onun icazet aldığı ve görüş üzerinde bulunduğu tasavvuf ehli kimseler de, bu metafizik koruma zincirinin birer halkasıydı.
II. Abdülhamid sadece demiryollarını, arsivleri ve hafiye teşkilatını inşa etmedi. Aynı zamanda, sözle kurulan duvarlar, dualarla dokunmuş kalkanlar ve tılsımlarla sınır çizen bir metafizik istihbarat sistemi de kurdu. Onun devleti yönetme süreci, sözüyle, susuşuyla, secdesiyle ve havasla yoğunlaşmış iradesiyle bir bütün olmuştur. Bugün bile Yıldız Sarayı’na adım atanlar, duvarların ardına sinmiş o derin sessizliğin içinde, Abdülhamid Han’ın tılsımlarla korunan ruhunu hisseder gibidir.
Kürşad BERKKAN
Yorum gönder