Osmanlı Sarayında Metafizik Danışmanlar: Müneccimbaşılık Kurumu ve Sırlı Hizmetleri

Tarihin en ihtişamlı saraylarından biri olan Topkapı Sarayı, sadece siyasi ve diplomatik kararların alındığı bir merkez değil, aynı zamanda gizli ilimlerin, metafizik istihbaratın ve havas temelli uygulamaların da kalbi konumundaydı. Osmanlı Devleti’nde padişahlar, sadece fiziksel savaşla değil, manevî alemin stratejik bilgilerinden de istifade ederek devleti yönetmeyi gelenek haline getirmişlerdir. Bu bağlamda, Müneccimbaşılık Kurumu, sırlarla örülü bir yapı olarak Osmanlı’nın göz börümeyen istihbarat damarını oluşturmuştur.

Müneccimbaşı, bugün genellikle “resmî astrolog” olarak tanımlansa da, bu tanım yetersiz ve eksiktir. Zira müneccimler sadece yıldız hareketlerini gözlemlemekle kalmaz, aynı zamanda havas ilmi, cifr, ebced, rüya tabiri, vefk ve tılsım bilgileriyle de yoğun şekilde meşgul olurlardı. Müneccimbaşılık, bu anlamda bir “gökbilim uzmanlığı”ndan çok daha fazlasıdır; bizzat padişaha en hassas zamanlarda danışmanlık veren, metafizik bilgiyi siyasetle birleştiren bir kuruluştur.

Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren, müneccimbaşının saraydaki etkisi katlanarak artmıştır. Öyle ki savaş tarihleri, sefer günleri, hatta veliaht ilanları bile müneccimbaşının verdiği zamansal hesaplarla belirlenirdi. Bu hesaplamalar, sadece astronomik gözlemlerle değil; ayetlerin ebcedle çözülmesinden, rüya yorumlarına kadar uzanan bir ilimler karmasıyla yapılırdı.

Müneccimbaşılık Kurumu’nun arşivleri, bugün bile çözülmeyi bekleyen vefk nüshaları, şifreli kitaplar ve geleceğe dair kehânetlerle doludur. Bu kitaplar, “Zâhir” görünen devlet işlerinin ardındaki “Bâtınî” iradeyi ortaya koyar. Özellikle III. Murad ve IV. Mehmet dönemlerinde, sarayda metafizik operasyonların yapıldığı, belirli gün ve saatlerde gizli zikir halkalarının kurulduğu, bu halkalarda cinlerden bilgi alındığına dair belgeler vardır.

Bununla birlikte, Osmanlı müneccimleri sadece saray içiyle sınırlı kalmamış, şehirlerin havasını okumak, musibetleri önceden tahmin etmek, hatta çıkabilecek isyanları engellemek için de kullanılmıştır. Müneccimbaşı, bir şehrin üzerinde birikmiş “olumsuz enerji”yi okuyabilen, bu enerjinin sebeplerini anlamlandırabilen ve zaman zaman tılsımıyla o bölgedeki frekansı düzenleyebilen bir metafizik stratejisttir.

Tarihi metinlerde “ârifler sırrını açık etmez” denir. Osmanlı’daki müneccimbaşılar da tam bu ilkeye sadık kalarak, elde ettikleri bütün metafiziksel bilgileri sır olarak saklamış, sadece padişah veya sadrazam gibi yetkili makamlara arz etmişlerdir. Bu nedenle, bugün dahi Osmanlı’nın siyasi kararlarını anlamaya çalışan bir tarihçi, bu kararlardaki “gözle görülmeyen” etkileri anlamlandırmakta zorlanmaktadır.

Netice itibariyle, Osmanlı Sarayı sadece görünür olanın yönetildiği bir yer değil, aynı zamanda bâtının idare edildiği, metafizik akılların strateji geliştirdiği bir merkezdi. Müneccimbaşılık Kurumu, bu yönüyle Osmanlı’nın adeta “gaybî gözü” olmuştur. Bugün artan ilgiye rağmen, bu kurumun sırlı hizmetleri henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşturulamamıştır. Ancak satır aralarında gizli kalan o büyük hakikat, Osmanlı’nın sadece kılıçla değil, kelamla, vefkle, dua ile de yönetildiğini fışıldamaya devam etmektedir.

Kürşad BERKKAN

Yorum gönder