İnsan genelde olanlardan ders çıkardığını düşünür.
Yaşananlar, kazanılanlar, elde edilenler…
Oysa hayatın asıl öğretici tarafı çoğu zaman sessizdir.
Olmayanlar, gerçekleşmeyenler, yarım kalanlar…
İlk anda insan, olmayanı eksiklik gibi görür.
Bir kapı açılmadığında, bir yol kapanmış gibi hisseder.
Zihin sürekli başka ihtimalleri üretir:
“Biraz daha zorlansaydım”, “Biraz daha bekleseydim”…
Ama zamanla fark edilen başka bir gerçek vardır.
Bazı şeyler, tam da olmadığı için öğretir.
Dua ederken insan çoğu zaman net ister.
Kalbinin bir köşesinde belirgin bir beklenti vardır.
O beklenti karşılık bulmadığında, içten içe bir kırgınlık oluşur.
Fakat o kırgınlık, insanı başka bir derinliğe taşır.
Olmayan şey, insanın bakışını değiştirir.
Hayatı sadece sonuç üzerinden okumamayı öğretir.
Beklemenin, susmanın, geri çekilmenin de bir anlamı olduğunu fark ettirir.
Zorladıkça ağırlaşan bazı konular vardır.
İnsan ne kadar ısrar ederse, içindeki sıkışma o kadar artar.
Oysa bırakıldığında, hayat kendi ritmini göstermeye başlar.
Bu ritim, çoğu zaman daha yavaş ama daha dengelidir.
Olmayanlar, insanı korur.
Her gerçekleşmeyen, bir yükten uzak tutar.
Her açılmayan kapı, başka bir karmaşayı engeller.
Bunu yaşarken görmek zordur; ama geriye dönüp bakınca netleşir.
Bazı insanlar hayatımıza girmediğinde öğretir.
Bazı yollar yürünmediğinde yön duygusu kazandırır.
Bazı kararlar alınmadığında, insan kendini daha yakından tanır.
Allah bazen insana istediğini değil, ihtiyacı olanı öğretir.
Bu öğretinin sesi yüksek değildir.
Gösterişi yoktur fakat kalıcıdır.
İnsan bir noktadan sonra şunu fark eder:
Zorlamak, her zaman çözüm getirmez.
Bırakmak ise her zaman vazgeçmek değildir.
Bazen en büyük şifa, hiçbir şeyi zorlamamaktır.
Olmadıkça öğreten şeyler vardır.
İnsanı sakinleştirir, sadeleştirir, yavaşlatır.
Ve insan, bu sessiz öğretmenler sayesinde hayata daha yumuşak bir yerden tutunmayı öğrenir.
Bazı cevaplar, gerçekleşmeyerek gelir.
Yorumlar (0)
Giriş Yap
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!