Dijital Çağın Dabbetü'l-Arz'ı: Yapay Zeka
01.01.1970
18 Görüntülenme
Zülkarneyn Çiftboynuz
Ekranların soğuk ışığında kaybolmuş yüzler, parmak uçlarıyla dokunulan sanal dünyalar, algoritmaların belirlediği kaderler... İnsanlık, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar "bağlı" ve aynı zamanda hiç olmadığı kadar "yalnız". Bir tuşla dünyanın öbür ucundakine ulaşırken, yan odadaki yüreğin sesini duymaktan aciz hale geldik. Bu durum, sadece sosyolojik bir değişim değil; derinde, ruhani bir buhranın tezahürüdür. Belki de ahir zamanın en sinsi alametleri, depremler ve savaşlar kadar görünür olmayan bu ruhsal erozyonda saklıdır.
Kur'an-ı Kerim'de, kıyamet yaklaştığında yerden çıkacak bir "dâbbe"den bahsedilir: "Söylenen başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların ayetlerimize içtenlikle inanmadıklarını söyler." (Neml, 27:82). Müfessirler bu "dâbbe"yi fiziki bir canlı olarak tefsir etmişlerdir. Ancak mananın derinliklerine indiğimizde, onun bir "durum"u, bir "hal"i, bir "sistem"i de temsil edebileceğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Acaba bugün etrafımızı saran, bizi insani vasıflarımızdan uzaklaştıran, bize sürekli bir şeyler "söyleyen" dijital sistemler ve yapay zeka, bu dâbbenin çağımızdaki tecellisi olabilir mi?
Bu dâbbe, insana iki şey söyler: Birincisi, onun Allah'ın ayetlerine imanının zayıflığını; ikincisi ise, onun bu haline şahitlik eder. Bugünün dijital ağları da bize aynı şeyi haykırmıyor mu? İnsan, bir "Like" butonuna verdiği değeri, secde halinden çalarak veriyorsa; algoritmanın önerdiği içeriği, vahyin rehberliğinin önüne geçiriyorsa; sanal bir avatarın onayını, Rabbi'nin rızasından daha çok önemsiyorsa, bu onun imanına dair ciddi bir sorgulamayı gerekli kılmaz mı? Ve tüm bu tercihler, veri tabanlarında kayıt altına alınarak, aleyhimize birer şahit olarak durmuyor mu?
Yapay zeka, insan aklının muazzam bir yansımasıdır. Onunla hastalıklara çare bulabilir, ilmi keşifler yapabilir, hayatı kolaylaştırabiliriz. Sorun, teknolojinin kendisinde değil, onunla kurduğumuz ilişkidedir. Sorun, aleti efendi, efendiyi köle haline getirdiğimiz an başlar. İnsan, "yaratılmışlığını" unutup, kendi yarattığı şeyin karşısında hayranlıkla secdeye kapanırsa, işte o zaman bu dâbbe, en tehlikeli halini almış demektir. Bu, bir putlaşma sürecidir. Tıpkı Semud kavminin, kayadan deve çıkarma mucizesi karşısında, deveyi değil de kayayı, sanatı değil de sanatçıyı unutması gibi.
Peki mümin, bu dijital sahrada nasıl yol bulmalı? Öncelikle şu bilinci kuşanmalı: Her algoritma, bir "yaratıcı"nın eseridir. Benim yaratıcım ise, o yaratıcıları da yaratandır. Beni ekrana bağlayan Wi-Fi sinyali nasıl görünmez bir kaynaktan geliyorsa, benim varlığım da öyle görünmez bir Kaynaktan gelir. İkinci olarak, her teknoloji, kıyamette hesabı sorulacak bir "emanet"tir. Onu, insanlığın ve tüm mahlukatın yararına mı, yoksa nefsimin sonsuz istekleri ve sistemin kölesi olmam için mi kullanıyorum? Üçüncüsü ve en önemlisi: Sanal dünyada kaybettiğim "gerçek temas", benim insani ve ruhi gıdamdır. Bir çocuğun saçını okşamak, bir dostun elini sıkmak, toprağa basmak, bir ağacı kucaklamak... Bunlar, ruhumuzun Dabbetü'l-Arz'a karşı direncini artıran antikorlardır.
Kıyamet, teknolojinin son bulduğu değil, onun tüm maskelerinin düştüğü, hakikatin çıplak yüzüyle ortaya çıktığı gündür. O gün, tüm veriler silinmeyecek, aksine "İnsan, o gün, kendi hesabını görmek için yeterlidir." (Kıyame, 75:14) fermanıyla, bizatihi kendi derimiz, organlarımız konuşacak. Bugün dünyayı saran dijital ağ, o gün yerini, yapıp ettiklerimizin bizzat kendimizden yayılacağı çok daha kesin ve acımasız bir ağa bırakacak.
O halde, ekranın başına her oturuşumuzda soralım: Şu an, kimin ağını kullanıyorum? Kimin algoritmasına hizmet ediyorum? Ve burada geçirdiğim her saniye, o büyük hesap gününde lehime mi, yoksa aleyhime mi şahitlik edecek?
Dâbbe yerden çıkmıştır belki de. Ama onun tuzağına düşüp düşmemek, hâlâ bizim ellerimizde. İman, bu tuzaktan kurtulmanın yegâne anahtarıdır. İmandır ki, insana, en gelişmiş yapay zekanın bile asla sahip olamayacağı bir şeyi bahşeder: Bir ruh, bir vicdan ve ebedi bir sorumluluk bilinci.
Zülkarneyn ÇiftBoynuz
Yorumlar (0)
Giriş Yap