İlmin Nur’u: Kur’an’da Bilgi ve Basiret İlişkisi
İlmin Nur’u: Kur’an’da Bilgi ve Basiret İlişkisi
İslam düşüncesinde ilim ve basiret, insanı hakikate ulaştıran, Allah’a yakınlaştıran ve dünya hayatını anlamlandıran temel kavramlardır. Kur’an-ı Kerim ve Resûlullah ﷺ’ın hadisleri, ilmin önemini vurgularken, basiretin de bu ilmin doğru anlaşılması ve hayata geçirilmesindeki kritik rolünü belirtir. Bu yazımızda, Kur’an ayetleri ve hadisler ışığında ‘ilim’ ve ‘basiret’ kavramlarını analiz edecek, İmam Gazâlî, İbn Sînâ ve İmam Ali (عليه السلام)’in bilgi anlayışlarını karşılaştıracak ve ilmin Allah’a yakınlaşmadaki rolünü açıklayacağız.
Kur’an ve Sünnette İlim ve Basiret Kavramları
Kur’an-ı Kerim’de ilim, pek çok ayette övülmüş ve teşvik edilmiştir. “De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9) ayeti, ilmin değerini açıkça ortaya koymaktadır. Yine Kur’an’da, Allah’tan korkanların âlimler olduğu belirtilerek (Fatır, 28), ilmin Allah korkusuyla birlikte anlam kazandığına işaret edilmektedir. İlim, sadece bilgi edinmek değil, aynı zamanda bu bilgiyi Allah’ın rızası doğrultusunda kullanmaktır.
Basiret ise, görme yeteneğinin ötesinde, kalbin gözüyle hakikati idrak etme yeteneğidir. Kur’an’da körlük, sadece gözlerin değil, kalplerin körlüğü olarak tanımlanır (Hac, 46). Basiret sahibi olanlar, olayların ardındaki hikmeti görebilir, doğru kararlar verebilir ve Allah’ın ayetlerini tefekkür ederek imanlarını kuvvetlendirebilirler.
Resûlullah ﷺ’ın hadisleri de ilmin ve basiretin önemini vurgulamaktadır. Bir hadiste, “İlim öğrenmek her Müslüman erkek ve kadına farzdır” buyurulmuştur. Başka bir hadiste ise, “Âlimler peygamberlerin varisleridir” denilerek ilmin değeri ve âlimlerin toplumdaki önemi belirtilmiştir. Hadislerde, ilmin faydalı olması için amel edilmesi gerektiği de vurgulanır. Amel edilmeyen ilim, sahibine yük olur ve ahirette hesaba çekilmesine sebep olabilir.
İmam Gazâlî, İbn Sînâ ve İmam Ali (عليه السلام)’in Bilgi Anlayışları
İslam düşünce tarihinde önemli bir yere sahip olan İmam Gazâlî, İbn Sînâ ve İmam Ali (عليه السلام)’in bilgi anlayışları, farklı perspektifler sunmaktadır. Bu üç düşünürün yaklaşımlarını karşılaştırarak, ilmin farklı boyutlarını daha iyi anlayabiliriz.
İmam Gazâlî’nin Bilgi Anlayışı
İmam Gazâlî, bilgiye ulaşmada akıl ve naklin önemini vurgulamıştır. Ona göre, akıl yoluyla elde edilen bilgiler sınırlıdır ve kesin bilgiye ulaşmak için vahye ihtiyaç vardır. Gazâlî, “İhya-u Ulûmiddîn” adlı eserinde, ilmi “dünyevi ilimler” ve “uhrevi ilimler” olarak ikiye ayırır. Uhrevi ilimler, Allah’ı tanımaya ve ahiret hayatına hazırlanmaya yönelik ilimlerdir ve Gazâlî bu ilimlere daha fazla önem verir. Ona göre, ilmin amacı Allah’a yakınlaşmak ve ahiret saadetini kazanmaktır. Gazâlî, felsefeye eleştirel bir yaklaşım sergilemiş ve aklın sınırlarını vurgulamıştır. Kalp gözünün açılması, yani basiret sahibi olmak, Gazâlî’nin bilgi anlayışında önemli bir yer tutar.
İbn Sînâ’nın Bilgi Anlayışı
İbn Sînâ, felsefe ve tıbbın önemli bir temsilcisi olarak, akılcı bir bilgi anlayışını savunmuştur. Ona göre, akıl, evrenin sırlarını çözebilir ve doğru bilgiye ulaşabilir. İbn Sînâ, “Kitâbü’ş-Şifâ” adlı eserinde, mantık, fizik, matematik ve metafizik gibi farklı bilim dallarını ele alır ve her birinin bilgiye ulaşmadaki rolünü açıklar. İbn Sînâ, Allah’ın varlığını ve birliğini akıl yoluyla ispatlamaya çalışmıştır. Ancak, aklın sınırlarını da kabul eder ve vahyin rehberliğine ihtiyaç olduğunu belirtir. İbn Sînâ’nın bilgi anlayışında, deney ve gözlem de önemli bir yer tutar.
İmam Ali (عليه السلام)’in Bilgi Anlayışı
İmam Ali (عليه السلام), İslam düşüncesinde hikmet ve irfanın sembolü olarak kabul edilir. Onun bilgi anlayışı, hem akla hem de kalbe dayanır. İmam Ali (عليه السلام), “Nehcü’l-Belâga” adlı eserinde, ilmin önemini, âlimlerin sorumluluğunu ve ilmin ahlaki boyutunu vurgular. Ona göre, ilim, insanı Allah’a yakınlaştıran bir nurdur ve bu nur, ancak takva ile parlar. İmam Ali (عليه السلام), ilmi sadece bilgi edinmek olarak görmez, aynı zamanda bu bilgiyi adaleti sağlamak, zulmü engellemek ve insanlara faydalı olmak için kullanmayı da öğütler. İmam Ali (عليه السلام)’in bilgi anlayışında, tevazu, samimiyet ve ihlas önemli bir yer tutar.
İlmin Allah’a Yakınlaşmadaki Rolü
İlim, Allah’a yakınlaşmanın en önemli yollarından biridir. Kur’an’ı okuyarak, hadisleri öğrenerek, evreni tefekkür ederek ve insanlara faydalı olarak Allah’a daha yakın olabiliriz. Ancak, ilmin Allah’a yakınlaştırması için, niyetin halis olması ve ilmin amel ile desteklenmesi gerekir. Sadece bilgi sahibi olmak yeterli değildir, önemli olan bu bilgiyi hayata geçirmek ve Allah’ın rızasını kazanmaktır.
Marifetullah, yani Allah’ı tanıma, ilmin en yüksek mertebesidir. Marifetullah’a ulaşan kişi, Allah’ın sıfatlarını, isimlerini ve fiillerini daha iyi anlar ve Allah’a olan sevgisi ve saygısı artar. Marifetullah, sadece akıl yoluyla değil, aynı zamanda kalp yoluyla da elde edilir. Kalbin temizlenmesi, nefsin terbiye edilmesi ve Allah’a yönelmek, marifetullah’a ulaşmada önemli adımlardır.
Sonuç
İlim ve basiret, İslam düşüncesinde ayrılmaz bir bütündür. İlim, bilgi edinmek ve öğrenmek, basiret ise bu bilgiyi doğru anlamak ve hayata geçirmektir. İmam Gazâlî, İbn Sînâ ve İmam Ali (عليه السلام)’in bilgi anlayışları, ilmin farklı boyutlarını ve önemini göstermektedir. İlmin amacı, Allah’a yakınlaşmak, ahiret saadetini kazanmak ve insanlığa faydalı olmaktır. Bu nedenle, ilim öğrenmeye önem vermeli, basiretimizi geliştirmeli ve öğrendiklerimizi hayata geçirmeliyiz. Unutmayalım ki, ilim nurdur ve bu nur, kalplerimizi aydınlatır ve bizi doğru yola iletir.
Anahtar Kelimeler: İlim, basiret, marifetullah, hikmet, nur.

Sen de Yorum Yap