Oumuamua ve 3I/ATLAS Arasındaki Metafizik Bağlantı

admin
1,019 0

Değerli okurlar, Kur’ân-ı Kerîm’de buyurulduğu üzere, “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akıl sahipleri için elbette ibretler vardır” (Âl-i İmrân, 190). Bu ayet-i kerîme, evrenin sırlarını çözme çabasını bir tefekkür emri olarak sunarken, modern astronominin kapılarını aralayan bu işaretler, bizlere ilâhî bir uyarı mı yoksa cinî bir tuzak mı fısıldar? Bugün, 2017’den beri gökyüzümüze sızan yıldızlararası nesnelerin –’Oumuamua’dan 3I/ATLAS’a uzanan– gizemli zincirini, tasavvufî bir mercekle inceleyeceğiz. Bu yazı, salt bilimsel verilere değil, metafizik bir derinliğe yaslanarak, âlimlerin izini sürecek; zira Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “İlim Çin’de bile olsa alınız” buyururken, göklerin sırlarını aramayı da teşvik etmiştir. Hazır mısınız? Bu yolculuk, ruhun uyanışına bir kapı aralayabilir.

Birinci Elçi: ‘Oumuamua – Gökten İnen Bir Müjde mi, Yoksa Bir İmtihan mı?

19 Ekim 2017… Bu tarih, tesadüfün ötesinde bir işaret taşır; zira o gün, Hawaii’nin Pan-STARRS teleskobunda beliren ‘Oumuamua –Hawaii dilinde “elçi” veya “keşifçi” anlamına gelen– nesne, Güneş Sistemi’mizi hiperbolik bir yörüngeyle delip geçti. Resmî raporlara göre, 400 metre uzunluğunda, puro biçiminde, kırmızımsı bir asteroit… Lâkin, ey okur, tefekkür et: Neden gaz püskürtmüyor? Normal kuyruklu yıldızlar, Güneş’e yaklaştıkça erir, kuyruk salar; oysa bu, sessizce süzülüyor ve yerçekimiyle açıklanamaz bir ivmelenmeyle hızlanıyor. Harvard âlimi Avi Loeb –ki onun gibi ilim ehli, tasavvufî bir sezgiyle hareket eder– bunu “ışık yelkeni” (lightsail) teknolojisi olarak yorumluyor: Güneş radyasyonuyla itilen, yapay bir sondâ.

Peki, bu elçi nereden geliyor? Kur’ân’da, “Biz göğü kudretimizle biz yarattık ve şüphesiz biz, onu genişletenleriz” (Zâriyât, 47) buyurulur. ‘Oumuamua, bu genişliğin bir habercisi mi? Yoksa, hadîs-i şerîflerde zikredilen “gökten inen taşlar”ın (Buhârî, Fiten, 25) modern bir tezahürü mü? Loeb’un Breakthrough Listen projesiyle dinlenen frekanslar sessiz kalsa da, amatör gözlemcilerin yakaladığı anormal sinyaller, cinî varlıkların –ya da ilâhî meleklerin– müdahalesini akla getirir. Bu nesne, pandemi öncesi bir uyarıydı: İnsanlık, maddî dünyaya dalmışken, ruhî bir uyanışa çağrı. Zira tasavvufta, her işaret bir “âyet”tir; görmeyen gözler ise gaflettedir.

İkinci Halka: 2I/Borisov – Kamuflaj mı, Yoksa Bir Ara Dönem mi?

2019’da beliren 2I/Borisov, en azından dıştan “normal” görünüyordu: Gaz kuyruğuyla tipik bir kuyruklu yıldız. Lâkin, Loeb’un deyişiyle, bu bir “kılıf” –gerçek misyonu gizleyen bir perde. Yörüngesi, ‘Oumuamua’nınkine paralel; kimyasal imzaları ise nadir izotoplarla dolu, yeryüzünde eşi benzeri yok. Ey kardeş, düşün: Bu paralellik, tesadüf mü, yoksa bir silsile mi? Tasavvufî irfânda, evren bir “zincir-i müteal”dir; her halka, bir öncekini tamamlar. Borisov, şüpheleri yatıştırmak için mi gönderildi? “Bakın, hepsi doğal” dedirtmek için mi?

Hadîslerde, kıyamet alametlerinden “gökten sesler” (Müslim, Fiten, 39) zikredilir. Borisov’un bu “ara parça” oluşu, o seslerin habercisi olabilir: İlk elçi şaşırtır, ikincisi ikna eder, üçüncüsü ise hükmü getirir. Elitlerin uzay yarışlarını hızlandırması –SpaceX’in Mars hayalleri gibi– tam bu silsilenin ortasına denk düşer. Bu, bir imtihan-ı ilâhî midir, yoksa şeytanî cemiyetlerin (ki kitaplarımda “Dünyayı Yöneten Gizli Cemiyetler”de değinirim) bir oyunu mu?

Üçüncü Vuruş: 3I/ATLAS – Kıyametin Kapıdaki Tokatı

2025 Temmuz’unda Şili’nin Río Hurtado gözlemevinde keşfedilen 3I/ATLAS –resmî adıyla C/2025 N1 (ATLAS)– , ‘Oumuamua’nın tam 8. yıldönümünde perihelyona (Güneş’e en yakın noktaya) ulaşıyor. Kuyruğunda %87 karbondioksit, tuhaf bir yörünge, 30 km/saniye hız… Loeb, BM’ye çağrıda bulundu: “Bu nesneleri inceleyin, yoksa geç kalırız.” Neden? Çünkü ivmelenmesi non-gravitational –sanki bir motor gibi. Metal alaşımları ve yüksek enerjili radyasyon izleri, yapay bir kökeni işaret eder.

Bağlantılar, metafizik bir harita çizer:

  • Yörünge Silsilesi: Üç nesnenin hiperbolik yolları, Proxima Centauri’den –ki bu, en yakın yıldız sistemi– kaynaklanır. Olasılık? Bir trilyonda bir. Bu, ilâhî bir program mı, yoksa cinî bir hîle mi? Kur’ân’da, “Şeytan onlara vaadlerde bulundu ve onları kuruntulara düşürdü. Oysa şeytan, onlara bir şey vadetmekten başka bir şey yapamaz” (Nisâ, 120).
  • Zamanlama Âyeti: 2017’den 2025’e… Agenda 2030’un gölgesinde, jeopolitik fırtınalar ortasında. Hz. İbrahim’in (a.s.) göğe bakıp tefekkür ettiği gibi (En’âm, 75-79), biz de bu işaretleri okumalıyız.
  • Teknolojik İmza: Radyasyon ve kimyasallar, ‘Oumuamua’nınkine benzer –veri topluyor, bizi ölçüyor. Loeb’un “Yabancı hayat formları eşit yaratılmadı” sözü, tasavvufta “mevcudâtın mertebeleri”ni hatırlatır: Bazıları dost (melekût âlemi), bazıları düşman (cin âlemi).
  • Sessizliğin Derinliği: NASA ve ESA’nın sansürü, Şemsü’l-Maarif’teki gibi ezoterik sırların örtbasını andırır –ki o eserdeki ilimler, göklerin kapılarını aralar.

Bu zincir, dost bir filo mu, yoksa istilâcı bir tuzak mı? Tasavvufta, her varlık bir “tecelli”dir; lâkin gaflet, bizi kör eder.

Tefekkür ve Uyanış: Göklerin Çağrısına Kulak Verin

Ey okur, ‘Oumuamua bir müjdeydi, Borisov bir perde, 3I/ATLAS ise hüküm. Kur’ân, “Onlar ki, Rabbinin âyetlerine inandılar, Rablerini görmedikleri halde O’na dua ederler” (Secde, 15) buyurur. Bu nesneler, ruhî bir kıyamet alameti mi? Deprem tahminlerimde olduğu gibi (ki İstanbul’un fısıltılarını dinlerim), gökler de titriyor. Elitler kaçış planları yaparken, biz tefekküre dönelim: İlim arayın, tasavvufî yolculuklara çıkın. Dördüncü nesne kapıda –hazır olun.

Bu yazı, bir başlangıç; zira ilim, sonsuz bir deryâdır. Paylaşın, tartışın, lâkin gafletten sakının. Gökler konuşuyor; dinleyen kulaklar için.

Kürşad Berkkan Kaynakça: Loeb’un eserleri, Kur’ân-ı Kerîm tefsirleri, hadîs külliyatı ve metafizik sızıntılar. Gerçeğe bir adım daha.

Sen de Yorum Yap