İlmin Nur’u: Kur’an’da Bilgi ve Basiret İlişkisi

admin
3 0

İlmin Nur’u: Kur’an’da Bilgi ve Basiret İlişkisi

İslam düşüncesinde bilgi, sadece kuru bir malumat yığını değil, aynı zamanda insanı Allah’a yaklaştıran, ahlaki olgunluğa eriştiren ve doğru yolu gösteren bir nurdur. Kur’an-ı Kerim ve Resûlullah ﷺ’ın hadisleri, ilim ve basiret kavramlarını sıkça vurgulayarak, bunların insan hayatındaki önemini açıkça ortaya koymaktadır. Bu yazıda, Kur’an ayetleri ve hadisler ışığında “ilim” ve “basiret” kavramlarını analiz edecek, İmam Gazâlî, İbn Sînâ ve İmam Ali (عليه السلام)’in bilgi anlayışlarını karşılaştıracak ve ilmin Allah’a yakınlaşmadaki rolünü açıklamaya çalışacağız.

İlim ve Basiret: Kur’an ve Sünnet Işığında

Kur’an-ı Kerim’de ilim, Allah’ın varlığına, birliğine, sıfatlarına ve fiillerine dair bilgiyi ifade ederken, aynı zamanda evrenin sırlarını keşfetmeye, yaratılışın hikmetini anlamaya ve insanlığın faydasına olacak bilgilere ulaşmaya işaret eder. Allah Teâlâ, Alak Suresi’nin ilk ayetlerinde “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (Alak, 1) buyurarak, okumanın ve öğrenmenin önemini vurgulamıştır. Bu ayet, ilmin kaynağının Allah olduğunu ve O’nun adıyla başlaması gerektiğini işaret etmektedir.

Yine Kur’an’da, “De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9) ayeti, ilmin değerini ve bilenlerin bilmeyenlerden üstün olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bu ayet, ilim öğrenmeye teşvik ederken, aynı zamanda ilmin sorumluluk gerektirdiğini ve bilginin doğru şekilde kullanılması gerektiğini de hatırlatmaktadır.

Basiret ise, sadece görmek değil, aynı zamanda idrak etmek, anlamak, olayların iç yüzünü kavramak ve doğru kararlar verebilmektir. Basiret, kalbin gözüyle görmektir. Kur’an’da, “Gözler kör olmaz; fakat sinelerdeki kalpler kör olur.” (Hac, 46) ayeti, basiretin önemini vurgulamaktadır. Bu ayet, gerçek körlüğün fiziksel değil, manevi olduğunu, kalbin gerçeği görmemesi ve anlamamasının en büyük kayıp olduğunu ifade etmektedir.

Resûlullah ﷺ’ın hadislerinde de ilim ve basiret kavramları önemli bir yer tutmaktadır. Peygamber Efendimiz ﷺ, “İlim öğrenmek her Müslüman’a farzdır.” (İbn Mâce, Mukaddime, 17) buyurarak, ilim öğrenmenin önemini ve gerekliliğini vurgulamıştır. Yine bir hadis-i şerifte, “Âlimler peygamberlerin varisleridir.” (Tirmizi, İlim, 19) buyurarak, ilim sahiplerinin toplumdaki önemine işaret etmiştir.

Basiret konusunda ise, Resûlullah ﷺ, “Mü’min, feraset sahibi olur.” (Tirmizi, İman, 8) buyurarak, müminin olayları doğru değerlendirme, geleceği görme ve doğru kararlar verme yeteneğine sahip olması gerektiğini belirtmiştir. Bu hadis, müminin sadece bilgi sahibi olmakla kalmayıp, aynı zamanda basiret sahibi olması gerektiğini de vurgulamaktadır.

İmam Gazâlî, İbn Sînâ ve İmam Ali (عليه السلام)’in Bilgi Anlayışları

İslam düşünce tarihinde önemli bir yere sahip olan İmam Gazâlî, İbn Sînâ ve İmam Ali (عليه السلام), bilgi konusunda farklı yaklaşımlara sahip olsalar da, ilmin önemini ve değerini vurgulamışlardır.

İmam Gazâlî: Gazâlî, bilgiye ulaşma yollarını akıl, duyular ve vahiy olarak belirlemiştir. Ancak, aklın ve duyuların sınırlı olduğunu, gerçek bilgiye ancak vahiy yoluyla ulaşılabileceğini savunmuştur. Gazâlî’ye göre ilim, kalbi arındıran, ahlaki olgunluğa eriştiren ve Allah’a yakınlaşmayı sağlayan bir araçtır. “Kimyayı Saadet” adlı eserinde, ilmin amel ile birleşmesi gerektiğini, aksi takdirde ilmin faydasız hatta zararlı olabileceğini belirtmiştir. Gazâlî, tasavvufi bir yaklaşımla, ilmin sadece kuru bir bilgi yığını olmadığını, aynı zamanda kalbi aydınlatan bir nur olduğunu vurgulamıştır.

İbn Sînâ: İbn Sînâ, akılcı (rasyonalist) bir yaklaşımla, bilginin kaynağının akıl olduğunu savunmuştur. Ona göre, evrenin sırları akıl yoluyla çözülebilir ve gerçek bilgiye akıl yürütme yoluyla ulaşılabilir. İbn Sînâ, tıp, felsefe, matematik ve astronomi gibi birçok alanda önemli eserler vermiş ve bilginin pratik uygulamalarına da önem vermiştir. “Kitâbü’ş-Şifâ” adlı eserinde, farklı bilim dallarını sistematik bir şekilde ele almış ve bilginin önemini vurgulamıştır.

İmam Ali (عليه السلام): İmam Ali (عليه السلام), bilgiye ulaşma yolunda hem akla hem de vahye önem vermiştir. Ona göre, akıl Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimetlerden biridir ve doğru yolu bulmada önemli bir rehberdir. Ancak, aklın da sınırları olduğunu ve vahiy ile desteklenmesi gerektiğini savunmuştur. İmam Ali (عليه السلام), ilmi amel ile birleştirmenin önemini vurgulamış ve “Bilmeyenlere öğretmek, bilenlerin görevidir.” demiştir. Onun Nahcül Belaga’da yer alan sözleri, ilmin değeri, adalet, ahlak ve insanlık konularında derin anlamlar içermektedir.

Bu üç düşünürün bilgi anlayışları farklı olsa da, ortak noktaları ilmin önemini ve değerini vurgulamalarıdır. İmam Gazâlî, ilmi Allah’a yakınlaşma aracı olarak görürken, İbn Sînâ, aklı kullanarak evrenin sırlarını çözmeye çalışmış, İmam Ali (عليه السلام) ise ilmi adalet, ahlak ve insanlık için kullanmanın önemini vurgulamıştır.

İlmin Allah’a Yakınlaşmadaki Rolü

İlim, Allah’a yakınlaşmada önemli bir role sahiptir. Çünkü ilim, Allah’ın varlığını, birliğini, sıfatlarını ve fiillerini anlamamızı sağlar. Allah’ı tanıdıkça O’na olan sevgimiz, saygımız ve bağlılığımız artar. İlim, aynı zamanda evrenin sırlarını keşfetmemizi, yaratılışın hikmetini anlamamızı ve Allah’ın kudretini daha iyi kavramamızı sağlar. Bu da Allah’a olan hayranlığımızı ve teslimiyetimizi artırır.

Ancak, ilmin Allah’a yakınlaşmadaki rolü sadece bilgi sahibi olmakla sınırlı değildir. İlim, aynı zamanda ahlaki olgunluğa erişmemizi, nefsimizi terbiye etmemizi ve güzel ahlak sahibi olmamızı sağlar. İlim, doğru ile yanlışı ayırt etmemizi, adaletli olmamızı, başkalarına yardım etmemizi ve topluma faydalı olmamızı sağlar. Bu da Allah’ın rızasını kazanmamıza ve O’na daha çok yakınlaşmamıza yardımcı olur.

Bu nedenle, ilim öğrenmek ve bilgiyi doğru şekilde kullanmak, her Müslüman için önemli bir görevdir. İlim, sadece kuru bir malumat yığını değil, aynı zamanda insanı Allah’a yaklaştıran, ahlaki olgunluğa eriştiren ve doğru yolu gösteren bir nurdur. Unutmayalım ki, ilmin nuruyla aydınlanan bir kalp, Allah’a daha yakın olacaktır.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim ve Resûlullah ﷺ’ın hadisleri, ilim ve basiretin önemini açıkça ortaya koymaktadır. İlim, Allah’ı tanımamızı, evrenin sırlarını keşfetmemizi ve ahlaki olgunluğa erişmemizi sağlar. Basiret ise, olayları doğru değerlendirmemizi, geleceği görmemizi ve doğru kararlar vermemizi sağlar. İmam Gazâlî, İbn Sînâ ve İmam Ali (عليه السلام) gibi İslam düşünürleri, bilgi konusunda farklı yaklaşımlara sahip olsalar da, ilmin önemini ve değerini vurgulamışlardır. İlim, Allah’a yakınlaşmada önemli bir role sahiptir ve her Müslüman için öğrenilmesi ve doğru şekilde kullanılması gereken bir nimettir.

Sen de Yorum Yap