Bayezid-i Bistami Hazretleri kimdir?
Bayezid-i Bistami Hazretleri: Aşkın Sarhoşluğuyla Fenafillah’a Yolculuk
Tasavvuf dünyasının en önemli ve etkileyici şahsiyetlerinden biri olan Bayezid-i Bistami Hazretleri, Horasan coğrafyasında yeşeren derin irfanın sembolüdür. Hayatı, aşkın vecdiyle dolu, sözleri ise şeriatın zahirini aşan batıni anlamlar taşıyan bir deryadır. Bu yazımızda, Bayezid-i Bistami’nin hayatını, tasavvufi yolculuğunu, meşhur şatahat sözlerini ve fenafillah anlayışını derinlemesine inceleyeceğiz. Horasan ekolündeki müstesna yerini de vurgulayarak, bu büyük sufinin manevi mirasını anlamaya çalışacağız.
Hayatı ve Kökenleri
Bayezid-i Bistami, asıl adıyla Tayfur bin İsa bin Süruşan el-Bistami, 804 yılında İran’ın Bistam şehrinde dünyaya gelmiştir. Ailesinin Zerdüşt kökenli olduğu rivayet edilir, ancak babası İsa’nın Müslüman olduğu ve dindar bir hayat sürdüğü bilinmektedir. Bayezid-i Bistami, çocukluğundan itibaren ibadete düşkün ve manevi arayışlar içinde bir genç olmuştur. Rivayetlere göre, annesinin duaları ve teşvikleri, onun tasavvuf yoluna girmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Bistam, o dönemde önemli bir ilim ve kültür merkeziydi. Bayezid-i Bistami, burada Kur’an-ı Kerim, hadis ve fıkıh gibi temel dini ilimleri öğrenmiştir. Ancak onun asıl arayışı, bu zahiri ilimlerin ötesinde, kalbin derinliklerinde gizli olan hakikati keşfetmekti. Bu nedenle, tasavvuf yoluna girmiş ve çeşitli şeyhlerden dersler almıştır.
Tasavvufi Yolculuğu ve Seyr-i Süluk
Bayezid-i Bistami’nin tasavvufi yolculuğu, derin bir riyazet ve mücahede ile geçmiştir. Uzun yıllar boyunca oruç tutmuş, geceleri ibadetle geçirmiş ve nefsini terbiye etmeye çalışmıştır. Bu süreçte, birçok farklı şeyhten ders almış ve onların rehberliğinde seyr-i sülukunu tamamlamıştır. Özellikle, Cafer-i Sadık Hazretleri’nden aldığı feyzin, onun manevi gelişiminde önemli bir rol oynadığı kabul edilir.
Bayezid-i Bistami’nin seyr-i sülukunda dikkat çeken bir diğer nokta da, onun Kur’an-ı Kerim’e olan derin bağlılığıdır. Kur’an’ı sadece okumakla kalmamış, aynı zamanda onun manasını derinlemesine tefekkür etmiş ve hayatına tatbik etmeye çalışmıştır. Bu sayede, Kur’an-ı Kerim, onun için sadece bir kitap değil, aynı zamanda bir hayat rehberi olmuştur.
Bayezid-i Bistami, seyr-i sülukunu tamamladıktan sonra, irşad faaliyetlerine başlamıştır. Birçok talebe yetiştirmiş ve onlara tasavvufun inceliklerini öğretmiştir. Onun sohbetleri, aşkın bir coşku ve derin bir hikmetle doluydu. İnsanları Allah’a yakınlaşmaya teşvik eder, onlara nefislerini terbiye etmeyi ve kalplerini temizlemeyi öğretirdi.
Şatahat Sözleri ve Anlamları
Bayezid-i Bistami, tasavvuf tarihinde şatahat sözleriyle tanınır. Şatahat, sufilerin aşkın bir coşku ve vecd haliyle söyledikleri, zahiren şeriata aykırı gibi görünen sözlerdir. Bu sözler, genellikle fenafillah makamına ulaşmış sufilerin, Allah’la olan yakınlıklarının bir ifadesidir.
Bayezid-i Bistami’nin en meşhur şatahat sözlerinden bazıları şunlardır:
- “Sübhani mâ a’zame şânî” (Ben kendimi tesbih ederim, şanım ne yücedir!): Bu söz, zahiren kibir gibi görünse de, aslında Bayezid-i Bistami’nin Allah’ta fani olduğunu ve kendi varlığının Allah’ın varlığında eridiğini ifade eder.
- “Leyse fi cübbeti sivallah” (Cübbemin içinde Allah’tan başka kimse yoktur!): Bu söz de, aynı şekilde, Bayezid-i Bistami’nin Allah’la olan vahdetini ve bütünleşmesini ifade eder.
- “Arş benim sırtımda bir serçe gibidir”: Bu söz, Bayezid-i Bistami’nin manevi makamının ne kadar yüksek olduğunu, Allah’ın ona ne kadar büyük bir lütufta bulunduğunu ifade eder.
Şatahat sözleri, genellikle tasavvuf ehli olmayanlar tarafından yanlış anlaşılabilir. Bu sözlerin doğru anlaşılabilmesi için, sufinin içinde bulunduğu halin ve makamın bilinmesi gerekir. Şatahat, bir tür sembolik dil olup, zahiri anlamının ötesinde batıni anlamlar taşır.
Fenafillah Anlayışı
Bayezid-i Bistami’nin tasavvuf anlayışının temelinde, fenafillah kavramı yatar. Fenafillah, sufinin kendi varlığını Allah’ta yok etmesi, Allah’ın varlığında erimesi anlamına gelir. Bu makama ulaşan sufi, artık kendi iradesiyle değil, Allah’ın iradesiyle hareket eder. Onun bütün fiilleri, Allah’ın fiillerinin bir tezahürü haline gelir.
Bayezid-i Bistami’ye göre, fenafillah’a ulaşmak için, öncelikle nefsi terbiye etmek, kalbi temizlemek ve Allah’a tam bir teslimiyetle bağlanmak gerekir. Bu süreçte, riyazet, mücahede, zikir ve tefekkür gibi yöntemler kullanılır. Sufi, bu yöntemlerle nefsini köreltir, kalbini cilalar ve Allah’la arasındaki engelleri kaldırır.
Fenafillah makamına ulaşan sufi, artık dünyevi arzulardan ve bağlardan kurtulur. Onun tek gayesi, Allah’ın rızasını kazanmak ve O’na yakınlaşmaktır. Bu makamda, sufi ile Allah arasında hiçbir ayrılık kalmaz. Onlar, bir tek vücut haline gelirler.
Horasan Ekolündeki Yeri
Bayezid-i Bistami, Horasan tasavvuf ekolünün en önemli temsilcilerinden biridir. Horasan ekolü, tasavvufun ilk dönemlerinde ortaya çıkmış ve özellikle aşk, cezbe ve vecd gibi unsurları ön plana çıkarmıştır. Bu ekolün temsilcileri, genellikle şeriatın zahirine sıkı sıkıya bağlı kalmakla birlikte, batıni anlamlara da büyük önem vermişlerdir.
Bayezid-i Bistami, Horasan ekolünün temel prensiplerini kendi hayatında ve öğretilerinde somutlaştırmıştır. Onun aşkın coşkusu, şatahat sözleri ve fenafillah anlayışı, bu ekolün karakteristik özellikleridir. Bayezid-i Bistami, Horasan ekolünün diğer önemli temsilcileri olan Ebu Said Ebu’l-Hayr, Hâce Abdullah Ensari ve Ahmed-i Yesevi gibi sufileri de etkilemiştir.
Horasan ekolü, tasavvufun gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Bu ekolün temsilcileri, tasavvufun sadece bir teori değil, aynı zamanda bir yaşama biçimi olduğunu göstermişlerdir. Onların hayatları, aşkın, cezbenin ve vecdin insanı nasıl dönüştürebileceğinin en güzel örnekleridir.
Sonuç
Bayezid-i Bistami Hazretleri, tasavvuf dünyasının en önemli ve etkileyici şahsiyetlerinden biridir. Hayatı, aşkın vecdiyle dolu, sözleri ise şeriatın zahirini aşan batıni anlamlar taşıyan bir deryadır. Onun şatahat sözleri, fenafillah anlayışı ve Horasan ekolündeki müstesna yeri, onu tasavvuf tarihinde unutulmaz bir figür haline getirmiştir. Bayezid-i Bistami’nin manevi mirası, günümüzde de sufilere ve manevi arayış içinde olanlara ilham vermeye devam etmektedir.

Sen de Yorum Yap