İlahi Takdir ve İnsan İradesi: Kader İlminin Derinliği
İlahi Takdir ve İnsan İradesi: Kader İlminin Derinliği
Kader, İslam düşüncesinin en derin ve karmaşık konularından biridir. İnsanlığın varoluşundan bu yana cevabını aradığı “İnsan özgür müdür, yoksa her şey önceden belirlenmiş midir?” sorusu, kader ve irade arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışmakla yakından ilgilidir. Bu blog yazımızda, kader ve irade arasındaki dengeyi Kur’an ayetleri, hadisler ve farklı kelam ekollerinin (Maturidi, Eş’ari, Şii) yaklaşımları üzerinden inceleyeceğiz. Ayrıca, Saffat Suresi’nin 96. ayeti olan ‘وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ’ (Ve Allah sizi de yaptıklarınızı da yarattı) ayetini farklı tefsirlerle ele alacağız.
Kader Kavramına Giriş
Kader, kelime anlamı itibarıyla ölçmek, biçmek, takdir etmek gibi anlamlara gelir. İslam inancında kader, Allah’ın (c.c.) ezeli ilmiyle her şeyin zamanını, yerini ve nasıl olacağını önceden bilmesi ve takdir etmesidir. Kaza ise, Allah’ın (c.c.) ezelde takdir ettiği şeylerin zamanı gelince yaratılması ve meydana gelmesidir. Kader ve kaza, birbirini tamamlayan iki kavramdır. Kader, ilahi planın önceden belirlenmiş hali iken, kaza bu planın gerçekleşmesidir.
İrade ve Cüz’i İhtiyar
İrade, bir şeyi yapmaya veya yapmamaya karar verme yeteneğidir. İnsan iradesi, Allah tarafından insana bahşedilmiş bir lütuftur. Bu irade sayesinde insan, davranışlarından sorumlu tutulur. İslam alimleri, insan iradesini “cüz’i ihtiyar” olarak adlandırır. Cüz’i ihtiyar, insanın sınırlı bir alanda seçme özgürlüğüne sahip olması anlamına gelir. İnsan, kendi iradesiyle iyi veya kötü davranışları seçebilir ve bu seçimlerinin sonuçlarına katlanır.
Kur’an ve Hadislerde Kader ve İrade
Kur’an-ı Kerim’de kader ve irade konusuna dair birçok ayet bulunmaktadır. Bu ayetler, hem kaderin varlığını hem de insanın sorumluluğunu vurgular. Örneğin, Kehf Suresi 29. ayetinde şöyle buyrulur: “De ki: Hak Rabbinizdendir. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Bu ayet, insanın iman edip etmeme konusunda bir seçme özgürlüğüne sahip olduğunu açıkça ifade etmektedir.
Başka bir örnek olarak, Tekvir Suresi 29. ayetinde ise “Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz” buyurulmaktadır. Bu ayet, insanın iradesinin Allah’ın iradesine bağlı olduğunu göstermektedir. Yani, insan kendi iradesiyle bir şey yapmak istese bile, Allah dilemedikçe o şey gerçekleşmez. Bu durum, kaderin mutlaklığına ve Allah’ın her şey üzerindeki kontrolüne işaret eder.
Hadis-i şeriflerde de kader ve irade konusuna değinilmektedir. Bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.” Bu hadis, insanın doğuştan getirdiği temiz fıtratın, çevresel faktörlerle şekillenebileceğini göstermektedir. İnsanın çevresel faktörlere karşı iradesini kullanarak doğru yolu seçmesi, onun sorumluluğundadır.
Kelam Ekollerinin Kader Anlayışları
İslam kelamında, kader ve irade konusu farklı ekoller tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bu ekoller arasında en bilinenleri Maturidi, Eş’ari ve Şii kelam ekolleridir.
Maturidi Kelamı
Maturidi kelamı, kader ve irade konusunda orta yolu benimsemiştir. Maturidilere göre, Allah (c.c.) her şeyi ezelde bilmektedir. Ancak, insanın fiilleri yaratma açısından Allah’a, kesbetme (kazanma) açısından ise insana aittir. İnsan, fiillerini kendi iradesiyle seçer ve bu seçimlerinden sorumludur. Maturidiler, insanın cüz’i ihtiyarının varlığını kabul eder ve bu ihtiyar sayesinde insanın sorumlu bir varlık olduğunu savunur.
Eş’ari Kelamı
Eş’ari kelamı, kader konusunda daha determinist bir yaklaşım sergiler. Eş’arilere göre, Allah (c.c.) her şeyi yaratandır ve insanın fiilleri de dahil olmak üzere her şey Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşir. İnsan, fiillerini kesbetmez, sadece Allah’ın yarattığı fiillere eşlik eder. Eş’ariler, insanın cüz’i ihtiyarının varlığını kabul etmekle birlikte, bu ihtiyarının fiillerin gerçekleşmesinde etkili olmadığını savunurlar. Bu görüşe göre, insan fiillerinden sorumludur, çünkü Allah (c.c.) insana bu fiilleri yapma gücü vermiştir.
Şii Kelamı
Şii kelamı, kader ve irade konusunda farklı yaklaşımlara sahiptir. Genel olarak, Şii kelamında insanın irade özgürlüğüne vurgu yapılır. Şiilere göre, Allah (c.c.) insanı sorumlu tutmak için ona irade vermiştir. İnsan, bu iradesiyle iyi veya kötü davranışları seçebilir ve bu seçimlerinden sorumludur. Şiiler, kaderin insanın iradesini tamamen ortadan kaldırmadığını savunurlar. Bazı Şii alimleri, insanın fiillerinin yaratılması konusunda Allah’ın rolünü vurgularken, bazıları ise insanın kendi fiillerini yaratabileceğini savunur.
Saffat Suresi 96. Ayetinin Tefsiri: ‘وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ’
Saffat Suresi’nin 96. ayeti olan ‘وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ’ (Ve Allah sizi de yaptıklarınızı da yarattı) ayeti, kader ve irade tartışmalarında sıkçaReferans gösterilen bir ayettir. Bu ayetin farklı tefsirleri bulunmaktadır:
- Eş’ari Tefsiri: Eş’ari alimleri, bu ayeti Allah’ın her şeyi yarattığına dair bir delil olarak görürler. Onlara göre, insanları ve onların fiillerini yaratan Allah’tır. İnsan, fiillerini kesbetmez, sadece Allah’ın yarattığı fiillere eşlik eder. Bu tefsir, kaderin mutlaklığına ve Allah’ın her şey üzerindeki kontrolüne vurgu yapar.
- Maturidi Tefsiri: Maturidi alimleri, bu ayeti Allah’ın her şeyi yaratmasına rağmen, insanın fiillerini kendi iradesiyle seçtiği şeklinde yorumlarlar. Onlara göre, Allah insanları ve onların fiillerini yaratmıştır, ancak insanın bu fiilleri seçme özgürlüğü vardır. İnsan, kendi iradesiyle iyi veya kötü davranışları seçebilir ve bu seçimlerinden sorumludur. Bu tefsir, kaderin ve iradenin dengesine vurgu yapar.
- Çağdaş Tefsirler: Çağdaş tefsirlerde ise bu ayet, Allah’ın yaratma sıfatının genişliğine ve her şeyi kapsadığına işaret etmektedir. İnsanların fiilleri de dahil olmak üzere her şeyin Allah’ın yaratmasıyla var olduğu vurgulanır. Ancak, bu yaratma insanın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İnsan, aklını ve iradesini kullanarak doğru seçimler yapmakla yükümlüdür.
Sonuç
Kader ve irade arasındaki ilişki, İslam düşüncesinin en karmaşık ve derin konularından biridir. Kur’an ayetleri, hadisler ve farklı kelam ekollerinin yaklaşımları, bu konunun farklı boyutlarını ortaya koymaktadır. Önemli olan, kaderin varlığını kabul etmekle birlikte, insanın sorumluluğunu da göz ardı etmemektir. İnsan, kendisine verilen akıl ve iradeyi kullanarak doğru seçimler yapmalı ve Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmalıdır. Unutmamalıyız ki, kader ilmi, insanı tembelliğe veya umutsuzluğa sürüklemek için değil, Allah’ın hikmetini ve kudretini anlamaya yardımcı olmak için vardır.
Anahtar Kelimeler: Kader, irade, cüz’i ihtiyar, kaza, hikmet.

Sen de Yorum Yap