Rabbanî İlim: Allah’ın Öğrettiği Bilginin Sırları

admin
9 0

Rabbanî İlim: Allah’ın Öğrettiği Bilginin Sırları

İslam düşüncesinde bilgi, sadece akıl ve deneyim yoluyla elde edilen birikimden çok daha fazlasını ifade eder. Rabbanî ilim, doğrudan Allah Teâlâ tarafından bahşedilen, insan aklının sınırlarını aşan, hikmet dolu bir bilgi türüdür. Bu makalede, Kehf Suresi’nin 65. ayetinde geçen ‘وَعَلَّمْنَاهُ مِن لَّدُنَّا عِلْمًا’ (Ve O’na katımızdan bir ilim öğretmiştik) ifadesi bağlamında ledünnî ilmi inceleyeceğiz. Hızır (a.s.) kıssası, marifetullah (Allah’ı bilme), tasavvufta keşif ve şuhud kavramlarıyla ilişkisini derinlemesine ele alacağız.

Ledün İlmi Nedir?

Ledün ilmi, kelime anlamı itibariyle “katından olan ilim” demektir. Bu ilim, Allah’ın (c.c.) dilediği kullarına doğrudan, vasıtasız olarak bahşettiği, gayb âlemine ait sırları ve hikmetleri içeren özel bir bilgidir. Ledün ilmi, akli çıkarımlar ve öğrenim yoluyla elde edilemez; ilham, keşif, rüya veya doğrudan vahiy yoluyla kalbe doğar. Bu ilme sahip olan kişi, olayların iç yüzünü, sebeplerini ve sonuçlarını, diğer insanların göremediği bir derinlikle idrak eder.

Ledün ilminin kaynağı Allah Teâlâ olduğu için, bu ilme sahip olan kişilerin kalbi, hakikat nuruyla aydınlanır. Onlar, Allah’ın (c.c.) yaratılışındaki incelikleri, kaderin sırlarını ve insanın varoluş amacını daha derinden anlarlar. Bu bilgi, onlara hem dünyevi hem de uhrevi hayatta doğru yolu bulmalarında rehberlik eder.

Hızır (a.s.) ve Ledün İlmi

Kehf Suresi’nde anlatılan Hızır (a.s.) kıssası, ledün ilminin en bilinen ve en çarpıcı örneklerinden biridir. Musa (a.s.), Hızır (a.s.) ile karşılaşır ve ondan ilim öğrenmek ister. Hızır (a.s.), Musa (a.s.)’a kendisiyle birlikte olmaya sabredemeyeceğini söyler, çünkü Hızır (a.s.)’ın yaptığı işlerin hikmetini Musa (a.s.) o anda anlayamayacaktır. Hızır (a.s.), Allah tarafından kendisine verilen ledün ilmi sayesinde, görünüşte zulüm gibi görünen, ancak aslında büyük hikmetler barındıran işler yapar: Gemiyi delmek, çocuğu öldürmek ve yıkılmak üzere olan duvarı onarmak. Musa (a.s.), bu olayların ardındaki hikmeti ancak Hızır (a.s.) açıklamalarıyla anlar.

Hızır (a.s.) kıssası, ledün ilminin insan aklının ve mantığının ötesinde bir bilgi olduğunu gösterir. Bu ilim, Allah’ın (c.c.) dilediği kullarına bahşettiği, gayb âlemine ait sırları ve hikmetleri içerir. Bu kıssa aynı zamanda, zahiri bilgi ile batıni bilgi arasındaki farkı da vurgular. Zahiri bilgi, akıl ve deneyim yoluyla elde edilirken, batıni bilgi (ledün ilmi), Allah’ın (c.c.) lütfuyla kalbe doğar.

Marifetullah: Allah’ı Bilme Yolculuğu

Marifetullah, Allah’ı (c.c.) bilme, tanıma ve O’na yakınlaşma yolculuğudur. Bu yolculuk, sadece akli bilgiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda kalp ve ruhun derinliklerinde yaşanan bir tecrübedir. Marifetullah, insanın kendi nefsini tanıması, Allah’ın (c.c.) sıfatlarını ve isimlerini idrak etmesi ve O’nunla arasındaki bağı güçlendirmesiyle gerçekleşir.

Ledün ilmi, marifetullah yolculuğunda önemli bir role sahiptir. Allah (c.c.) tarafından bahşedilen bu özel bilgi, insanın Allah’ı (c.c.) daha derinden tanımasına, O’nunla daha yakın bir ilişki kurmasına ve O’nun rızasını kazanmasına yardımcı olur. Ledün ilmine sahip olan kişi, olayların ardındaki ilahi hikmeti görerek, Allah’ın (c.c.) her işte bir hayır murad ettiğini anlar ve O’na olan teslimiyeti artar.

Tasavvufta Keşif ve Şuhud

Tasavvuf, İslam’ın iç yüzünü, özünü ve derinliğini yaşamayı amaçlayan bir disiplindir. Tasavvuf yolunda ilerleyen bir mümin, nefsini terbiye ederek, kalbini arındırarak ve Allah’a (c.c.) yakınlaşarak manevi bir olgunluğa erişmeyi hedefler. Tasavvufta keşif ve şuhud, bu manevi yolculukta önemli kavramlardır.

Keşif: Keşif, Allah’ın (c.c.) dilediği kullarına gayb âlemine ait bazı sırları göstermesidir. Bu sırlar, rüya, ilham veya doğrudan tecelli yoluyla ortaya çıkabilir. Keşif, tasavvuf yolunda ilerleyen bir müminin, manevi makamının yükseldiğinin bir işareti olabilir, ancak keşfe kapılmak ve onunla övünmek, manevi yolculukta tehlikeli bir tuzaktır. Keşif, sadece Allah’a (c.c.) yakınlaşmaya ve O’nun rızasını kazanmaya vesile olmalıdır.

Şuhud: Şuhud, Allah’ın (c.c.) varlığını, birliğini ve güzelliğini kalben müşahede etmektir. Şuhud, tasavvuf yolunun en yüksek makamlarından biridir. Bu makama ulaşan bir mümin, her şeyde Allah’ın (c.c.) tecellisini görür, O’nunla sürekli bir bağlantı halinde olur ve O’nun aşkıyla yanar. Şuhud, ledün ilmiyle de yakından ilişkilidir. Ledün ilmi sayesinde, mümin, Allah’ın (c.c.) yaratılışındaki incelikleri ve hikmetleri daha derinden anlar ve O’nun varlığını daha güçlü bir şekilde hisseder.

Ledün İlmi ve İrfan

İrfan, bilmekten öte bir anlam taşır. Sadece kuru bilgi değil, kalbin aydınlanmasıyla elde edilen hikmettir. İrfan sahibi kişi, olayların iç yüzünü, sebeplerini ve sonuçlarını, diğer insanların göremediği bir derinlikle idrak eder. Ledün ilmi, irfanın temelini oluşturur. Allah’ın (c.c.) bahşettiği bu özel bilgi, insanın kalbini aydınlatır, aklını berraklaştırır ve ona doğru yolu gösterir.

İrfan sahibi kişiler, Allah’ın (c.c.) yaratılışındaki incelikleri, kaderin sırlarını ve insanın varoluş amacını daha derinden anlarlar. Onlar, dünyevi zevklere ve hırslara kapılmadan, Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmaya odaklanırlar. İrfan, insanı kâmil insan olmaya götüren bir yoldur.

Sonuç

Ledün ilmi, Allah’ın (c.c.) dilediği kullarına bahşettiği, gayb âlemine ait sırları ve hikmetleri içeren özel bir bilgidir. Bu ilim, akli çıkarımlar ve öğrenim yoluyla elde edilemez; ilham, keşif, rüya veya doğrudan vahiy yoluyla kalbe doğar. Hızır (a.s.) kıssası, ledün ilminin en bilinen ve en çarpıcı örneklerinden biridir. Ledün ilmi, marifetullah yolculuğunda, tasavvufta keşif ve şuhud kavramlarında ve irfanın elde edilmesinde önemli bir role sahiptir.

Unutulmamalıdır ki, ledün ilmi, Allah’ın (c.c.) bir lütfudur ve her kula nasip olmaz. Bu ilme sahip olmak için, samimi bir kalple Allah’a (c.c.) yönelmek, nefsini terbiye etmek ve O’nun rızasını kazanmaya çalışmak gerekir. Rabbimiz, bizleri ledün ilmiyle münevver eylesin ve bizleri O’na yakınlaşanlardan kılsın.

Sen de Yorum Yap